Çan ve Hazan Sesleri

Tarihi, kültürü ve insani birikimleriyle başkalaşan; pek çok diğer şehirden ayrışan Edirne’deki Hristiyan ve Musevilerin izleri bugüne kadar ulaşmayı başarmıştır.

Bir ‘Hoşgörü Cenneti’ kurmayı hedeflemiş olan Osmanlı, her türlü dini ve etnik kökenden oluşan vatandaşlarına gönüllerince inançlarını yaşayabilecekleri alanlar tanımıştır. Onların asimile olmaksızın kültürlerini bir sonraki nesillere aktarabilmeleri için var gücüyle yardımcı olmuştur. Hal böyleyken Osmanlı, kurulduğu ilk günden beri Müslüman bir devlet olduğu halde başkentinde bile sayısız etnik kimlik ve farklı inançlara kapılarını da sonuna kadar açmıştır.

Şehrin bugün hem bir sınır kenti olması hem Avrupa’ya açılan kapı niteliği taşıması hem de pek çok farklı insana ev sahipliği yapması Edirne’yi her geçen gün daha da bilgin hale getirmiştir. 

Peki, biz bu rotada tam olarak ne yaptık? Hemen anlatalım. 

Edirne’deki Hristiyan ve Musevilerin ibadethanelerinden oluşan bir rota hazırladık.

Nehrin yanında güzel bir kahvaltıyla başlanan rotamızda kiliselere de gideceksiniz, şehrin en büyük tarihi yapılarından biri olan havrasına da. Arada tüm ihtişamıyla duran kervansaraya da göz atacaksınız, azıcık alışveriş de yapacaksınız, yetmeyecek bir de bu şehrin ünlü yöresel lezzetinin de tadına varacaksınız. Hem de hepsini bir tam gün bitmeden yapmanız muhtemel.

Lafı çok da uzatmanın bir alemi yok, biz bu rota için oldukça heyecanlıyız. O halde hadi, başlayalım.