Bergama Müzesi

Bergama İzmir’i ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin her daim ziyaret ettiği bölgelerin başında gelir. Bergama, köklü tarihiyle şehrin turizm konusundaki en önemli kozları arasında bulunur. Bergama Müzesi tüm bu potansiyeli görebilmek adına önemli bir fırsat sunar. Müzenin en önemli dezavantajı şehir merkezinin epey uzağında bulunmasıdır. Bergama, Anadolu’nun en erken keşfedilen antik kentlerinden birine sahiptir. 1865 senesinde Bizans duvarında bulunan yüksek kabartmalardan sonra bölgedeki çalışmalar hız kazanır. A. Conze sayesinde bu araştırmalar resmi bir nitelik kazanır. Kazılar esnasında çıkarılan eserlerin korunması için kazı ev bahçesinde ufak bir alan yaratılır. Burası bir nevi depo müze olarak kullanılır. 1900 ve 1913 yılları arasında Akropol bölgesinde çalışmalar daha da yoğunlaşır. Burada çıkan eserlerin fazlalığından dolayı mevcut yapı bir noktadan sonra yetersiz kalır. 1924 senesinde buradan çıkarılan arkeolojik eserlerin bazıları Halkevi binasına taşınır. Müzenin yönetimini kısa bir zaman sonra Osman Bayatlı üstlenir. Bu hamleyle beraber müzeye etnografik eserler de dahil edilir. Bu sayede müzenin koleksiyonu genişletilmiş olur. Müzenin kurulmasında Mareşal Fevzi Çakmak’ın da katkıları olur. Müzenin bugün olduğu yer geçmişte bir mezarlık olarak kullanılır. Bergama Müzesi’nin açılışını o dönemin İzmir Valisi olan Fazlı Güleç gerçekleştirir. Müzedeki eserlerin önemli bir bölümünü Akropol, Kızıl Avlu ve Musalla Mezarlığı gibi alanlarda yapılan kazılardan çıkan eserler oluşturur. Tunç dönemi ile Osmanlı dönemleri arasındaki geniş zamanı kapsayan müzede aynı zamanda sikkeler, Pergamon’a özgü üretimler, kandiller, kaseler, seramikler dikkat çeker. Müze 2013 senesinde bir tadilat sürecine dahil olur. Müzenin belli bölümlerinde gerçekleşen onarımın hala sürdüğü görülür. Bergama Müzesi’ndeki diğer alanlar ise şu anda ziyaret için uygun durumdadır.